Özdemir İnce

Ne o patrimonyal sultanizm?

26 Eylül 2021 Pazar

İnsanın tepesini attırıyorlar! Ne demek yani şu neo-patrimonyal sultanizm? Türkler için hiçbir anlamı olmadığı gibi tarih-coğrafya-yurtbilgisi bilmeyen Fransız ve İngiliz & Amerikalılar için de hiçbir anlamı yoktur. Adama “Ne dimek istiyon babo” diye sorarlar. Hangi memlekette olursa olsun, derslerinde böyle konuşan, bu kavramı kullanan akademisyenler, sınıfa bunun ne demek olduğunu en azından 45 dakika anlatmak zorundadır. Çıkmışlar televizyonlarda “neo-patrimonyal sultanizm” diyorlar, gazetelerde böyle yazıyorlar. Hadi bakalım!

***

Ne demek Allah aşkına şu neo-patrimonyal sultanizm? Sözcük sözcük anlamı şu:

Neo = Yeni.

Patrimonyal = Miras yoluyla geçen (aktarılan) krallık, padişahlık, sultanlık, imparatorluk.

Sultanizm = Sultanlık, padişahlık.

Yani has Türkçe iletek adam saltanatı”.

“Saltanat” da “hükümdarlık, padişahlık, sultanlık; bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın yönetimi, monarşi” anlamına geliyor.

Anlaşıldı mı, Vehbi’nin kerrakesi? Ne anlamı var, fanfinfon etmenin!

***

Efendim âlim ve muallim kimseler bu hususta şunları diyorlar:

Yeni padişahlık, geleneksel padişahlık ile çağdaş devlet sisteminden apartılan yasal ve akli kurumları birleştiren melez (karma) bir sistemle akraba olur. Birçok bilimci, bu “yeni padişahlık” denen sistemin en iyi örneklerinin 1960-1980 yılları arasında Afrika’daki siyasal sistemlerde bulunduğunu düşünmektedir. “Yeni padişahlık” kavramının üç temel özelliği vardır:

- İktidarın aşırı kişiselleşmesi.

- Güçlü bir yandaş ve himaye (patronaj) sistemi. 

- Devlet kaynaklarının kötü (adil olmayan) bir şekilde paylaşılması ve yararlanılması.

Yeni padişahlık, Afrika’daki eski sömürge ülkelerinin eski rejimlerinin tamamının ortak kurumsal özelliği imiş. Michael Bratton ve Nicolas Van de Walle’e göre yeni padişahlık rejiminin temel özelliği şu: Padişahlık mantığının bürokrasi adı verilen bir kurumsal mantıkla karışması. Türkçesiyle, söylemesi ayıp, padişahlığın bürokrasiyi keyfine göre köle gibi kullanmasıdır. 

1920 yılında vefat eden Max Weber bile karışmış bu işe ve bu türden berbat rejimlere “Sultanizm” adını vermiş. O da sağ olsun! Kimi sosyolog ise “neo-patrimonyal” ile “sultanizm”i birlikte kullanmıyormuş. Max Weber’in sultanizmini anımsatan “aklilileşmiş” (rasyonalize edilmiş neo-patrimonyal) yeni padişahlık (neo-patrimonyal) devletleriyle saf yeni padişahlığı birbirinden ayırmaktaymış. Birincisi, ikincisinin sonucuymuş falan filan! El kesesinden bu kadar malumatfuruşluk yeter.

***

Biz kendimize bakalım: R.T. Erdoğan’ın külüstür rejimini tanımlamak için, Afrika’nın “devlet”ten habersiz kabile şeflerinin ya da darbeci askerlerinin yarattığı altı kaval üstü şeşhane yönetimleri tanımlamak için neo-patrimonyal sultanizm deyimini kullanıyorlar ve Türk milletinin 2 bin yıllık devlet deneyimi olmasıyla gurur duyan milli milliyetçileri gücendiriyorlar. Gücenen de kızan da haklıdır. R.T. Erdoğan’ın da “Şu neo-patrimonyal sultanizm rejimini Türkiye’ye getireyim de ebediyen iktidarda kalayım” demesi de mümkün değil. Onun Necip Fazıl Kısakürek gibi bir mürşidi var. Neo-patrimonyal sultanizm sakızını çiğneyenler “Mürşid”in İdeolocya Örgüsü adlı kitabını okumamış olmalılar. Bu, Necip Fazıl’ın “Mein Kampt”ında bir “Devlet ve İdare Mefkuremiz” (Başyücelik) bölümü (s. 285-383) olduğunu görürlerdi. Görürlerdi ve R.T. Erdoğan’ın derbeder rejimini tanımlamak için ecnebi muhitlere gitmezlerdi. 

Sokağa çık, önüne gelene “Başyücelik rejimi nedir” diye sor, sana takır takır anlatsın, otomobili “Kaptıkaçtı” diye tanımlamış olan bu millet.

Tenezzül edileceğini hiç sanmam ama ben fakirin de İmam Hatip Saltanatı ve İmamokrasi (*) ve Başyücelik Devleti (**) adlı iki kitapcağızı var bu hususta.

***

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgelikten kurtulup kendi devletini kuranların önünde Türk devlet geleneği, 80 yıllık bir Cumhuriyet ve 11 cumhurbaşkanlık deneyim yoktu. R.T. Erdoğan, yapısal olarak her bakımdan çağdaş bir devlet yapısının parçalarını gözü kara bir cüretle bozdu ve işlevsiz hale getirirken “Saray”da Başyücelik devletini kurdu: Kendi atadığı danışmanlardan oluşan bir Yüceler Kurultayı, başbakansız bir hükümet ve her alanda yasa düzeyinde yetkili ve Necip Fazıl’a da kazık atan bir Başyüce!

***

Bu Türkiye, ulemanın kendi kendine konuştuğu garip bir ülkedir.

Bana gelince babamın adı Hıdır, elimden gelen budur.


(*) Tekin Yayınevi, 2015

(**) Tekin Yayınevi, 2018 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları